28 Nisan 2014 Pazartesi

sodasan'ı denediniz mi?



 
 
Sodasan'ı,  hijyen için kullandığım kimyasalların sağlığımıza verdiği zararı, bedenimizin gösterdiği reaksiyonları ve yaşam kalitemizi nasıl olumsuz etkilediğini gördükten sonra tanıdığım için çok üzgünüm. Evde soda ile yapılan temizlik malzemelerinin formüllerini bir köşede tutuyordum ama çok merak etmeme rağmen evimizi bir kimya laboratuvarına dönüştürmemiştim.

Tüm temizlik maddeleri içinde beni en çok korkutanlar bulaşık için olanlar olduğu için, 2 yıldan fazla süre denediğim Sodasan ile sizi de tanıştırmak istedim.
 
 
Elde bulaşık yıkama sodası (deterjanı demek istemiyorum) sade, narlı ve limonlu olmak üzere üç seçeneğe sahip. Ben sade ve narlı olanı denedim.

  • Kokusuz (narlı olan belli belirsiz nar kokuyor),
  • Kimyasal kalıntı bırakmıyor,
  • Pertrokimyasal maddeler içermiyor,
  • Hiç bir koruyucu ve renklendirici içermiyor,
  • Oldukça ekonomik, uzun süre kullanıma uygun, az bir miktarla çok bulaşık yıkamak gerçekten mümkün :),
  • Hassas ciltlerin kullanımına uygun,
  • Aqua, Alkylpolygucoside, Sodium Cocoyl Alaninate, Sodium Chloride, Citrate ve Polysaccharide içeriyor.
Bulaşık makinesi deterjanını ilk satın aldığımda, ona dair hiç bir beklentim yoktu. Tek istediğim "bardaklarda yemek kalıntısı olmasa iyi olur" du ve isterse bardaklarımı matlaştırabilirdi, sorun değildi ama öyle olmadı.
 
  • Kimyasal kalıntı bırakmıyor
  • Enzim ve fosfat içermiyor,
  • Kokusuz,
  • Klorinli maddeler içermiyor,
  • Bir kutusu ile gerçekten çok defa yıkama yapılabiliyor,
  • Bulaşıkları oldukça iyi temizliyor,
  • Parlatıcı kullanımına gerek kalmıyor (bu benim iddiam :)
  • Sodium citrate, sodium carbonate, sodium disilicate, sodium percarbonate, sodium bicarbonate, sodium metasilicate, polyaspartate, iminodisuccinate, glycerine, alkylpolyglycoside ve sodium laurylsulfate içeriyor.
 
ama en önemlisi, bardağımı makineden çıkarıp tekrar sudan geçirmeye gerek duymadan su içebiliyorum. Sodasan'ın şişesinden içeriğine tamamı doğada hızla çözünebiliyor, üretiminde nükleer enerji kullanılmıyor. Tamamı ile doğal. Tahmin ettiğiniz gibi pahalı değil. Piyasadaki standart deterjanların biraz üstü ama yıkama sayısında bana göre fiyatını eşitliyor. Yani demek için vakit kaybetmemenizde fayda var.
 
 
 

27 Nisan 2014 Pazar

çocuğunuz için taşınabilir oyun mutfağı - portable play kitchen

 


Çocuklara ne oyuncak alırsanız alın, en çok oynamayı sevdikleri şeyler, evde, sizin kullandığınız aletler. Fırın, mutfak aletleri de bizim evdeki minik kedinin en sevdiği oyun yeri. Yemek hazırlamak ve birilerine yedirmeye bayılıyor ona masasından, kartondan ya da ev eşyaları ile nasıl bir mutfak yaparsak yapalım orjinali ile oynakta ısrarcı. Bu yüzden uzun süredir çocuklar için mutfak oyuncaklarına bakıyordum. Açıkçası Tchibo'da bulacağım pek aklıma gelmezdi. Şimdi bugüne dek neden beğenmeyip almadıklarımı değil, aldığımı yazayım ki baktıklarınız ile karşılaştırma fırsatınız olsun.
 
 
Pozitif:
  • Yer kaplamıyor, iç içe geçerek küçülebiliyor ve bir kulpla taşınabiliyor.
  • Kurulumu çok pratik.
  • Çok hafif.
  • Mikrodalgası var.
  • Paketini açtıktan sonra içinden çıkan yapıştırmaları yapıştırmak ayrıca bir oyun.
  • İçinden bir kaç tencere, kepçe, kaşık çıkıyor, ne az ne fazla.
  • Boyu minik gibi görünüyor ama 3 yaşa başlı başına, daha büyük çocuklar için belki bir mutfak kurgusu ile gayet yeterli :)
  • Silinebiliyor, yıkanabiliyor (plaja taşımayı düşünüyoruz)
  • Fiyatı uygun.
  • Tchibo'nun çocuklar için ürettiği, aldığım her şeyden çok memnun kaldım.
 
Negatif:
  • Plastik.
  • Normal fırını yok.
Hala fark etmediyseniz ve mutfağa düşkün bir çocuğunuz var ise, kaçırmayın derim, saatlerce oyun garanti :)) Online satın almak isterseniz, bu linki tıklayıp Tchibo'nun online mağazasından satın alabilirsiniz.







en iyi renkli nemlendiriciler...

 
 



Lekeye yatkın bir cildiniz var ise, güneş kreminiz olmadan sokağa adım atmamalısınız. Tam 10 yıldır, yazları asla güneş kremsiz çıkmıyor, kışları ise tazeleyemeyecek olsam bile mutlaka güneş kremi kullanmaya çalışıyorum. Buna rağmen minik lekelerim var. Ailemden de görüyorum ki durumum: genetik. Her ne ise zaten oluyor diye önlemi elden bırakmıyorum elbette. Leke potansiyelimden ötürü, renkli ve güneş koruyuculu nemlendiricileri erken keşfedenlerdenim.  Hafif yapıları, güneş koruması özellikleri ve doğal duruşları ile vazgeçilmezlerim arasına girdi.  İşte size uzun bir süre zarfında denediğim ve tavsiye edebileceğim üç renkli nemlendirici (sakıncası yoksa bb krem demeyi sevmiyorum).
 
 
 
NARS ....
 
Renklendirici ürünlerde normalde çok akışkan form tercih etmiyorum çünkü günlük bakımımda mutlaka nemlendirici bir ürün kullanıyorum. İkincisi çok gelebiliyor. Nars'ın bu ürünü, neme doyuran bir ürün. Nem ihtiyacı fazla olan ciltler için kesinlikle bir numaraya Nars'ı koyarım.
  • Fakat zaten hazır nemlendirilmiş bir cilt üzerine kullanacaksanız, biraz ağır gelmek ile birlikte, makyaj yapmak için de bir süre beklemeniz gerekecek. Aceleniz varsa, nem için de direk bu ürünü kullanın, bir kaç dakika içinde de başlayın makyajınıza derim.
  • Orta kapatıcılıkta. Kusurları tamamen gizlemiyor, doğal duruyor ama leke kapatıcılığı hiç fena değil.
  • Maske etkisi yaratmıyor, cildinizin nefes aldığını hissediyorsunuz.
  • Kalıcı ve bir süre sonra ilk sürdüğünüz andan çok daha doğal, pürüzsüz görünmeye başlıyor. Kalıcı olduğu için güneş korumasında da sizi büyük bir yükten kurtarıyor.
  • Akışkan yapısı sayesinde küçük bir parça ile bütün cildinizi renklendirip nemlendirebiliyorsunuz.
  • Siz cildinizi mutlaka iyi temizleyin
 
SHISEIDO
 
İlk aşkım... Türkiye pazarına ilk girenlerden biri olduğunu düşünüyorum çünkü ben bu ürünü (ya da versiyonlarını diyeyim) gerçekten uzun süredir kullanıyorum. İlk kullanmaya başladığımda görüntüsü farklı idi. ve hatırladığım kadarı ile üzerinde BB yazmıyordun :)) Hatta renkli nemlendirici deme alışkanlığım da oradan gelir, böyle sorardım. İhtiyacım olan rengini uzun süre arayıp bulamamış olmasaydım eğer, muhtemelen başka hiç bir renkli nemlendiriciyi kullanmazdım.
  • Işıltı veren,
  • Yumuşak yapılı,
  • Cilde nefes aldıran,
  • Tonuna bayıldığım bir krem.
  • Üzerine makyaj yapmadan sadece sürüp çıkmak için de uygun,
  • Maske etkisi yaratmıyor,
  • Orta akışkanlıkta  
  • Ortanın biraz üstü kapatıcılıkta,
  • Yoğun,
  • Harika nemlendiriyor, ekstra bir nemlendirici kullanmasanız da kuruluk hissetmiyorsunuz,
  • Açık rengi yüzü solgun değil aydınlık gösteriyor,
  • Kullandığınız gün iyi bir cilt temizliği gerektiriyor,

GENOSYS
 
Tanışmamız cilt bakımı yaptırdığım yer sayesinde oldu. Maalesef satın almak için çok yer araştırmış olsam da yakın çevremde oradan başka bir erde bulamadım, elimde bir fiyat karşılaştırması yok ama siz bulursanız, mutlaka deneyin çünkü Genosys'nin renkli nemlendiricisi, kullandığım en iyilerinden biri.
  • Kapatıcılığı çok yüksek, lekeleri, pürüzleri tamamen kapatıyor,
  • Epey aydınlık bir ton sağlıyor, cilt tonunu oldukça iyi eşitliyor,
  • Makyaj bazı olarak ta harika, 
  • Yoğun kıvamlı,
  • Akışkanlığı az gibi görünüyor ama yüzünüze gerekten minik bir parça sürerek neredeyse her yerine yayabiliyorsunuz,
  • Cildi nefes aldırıyor fakat bir parça maske etkisi var,
  • Yüzünüzde saatlerce etkisi azalmadan kalıyor,
  • Yüzünüzü arındırması bir parça zor, iyi bir cilt temizliği gerektiriyor,


25 Nisan 2014 Cuma

eşsiz bir nemlendirici: jojoba




 
Nemlendirici konusunda hiç tatmin olmayanlar için en iyi alternatifler, soğuk sıkım yağlar. Daha önce denemediyseniz, önerimi dikkate alın derim. Sevdiğim bir kaç nemlendiriciyi saymazsak, en sevdiğim bakım ürünlerim yağlar. Yaklaşık dört yıldır çeşit çeşit yağ kullandım. Şimdiye dek kullandıklarımın arasından üçüne gerçekten bayılıyorum. Bunlardan biri CityFarm alışverişimde fark edip kullanmaya başladığım Desert Essence Organic Jojoba Oil.
 
Bu yağlardan birini kullanmak için kesinlikle cildinizi çok iyi temizlemiş olmanız gerekiyor. Yağı çok çok az miktarlarda uygulamanızı ve eğer yetersiz hissederseniz biraz daha kullanmanızı tavsiye ederim.
 
Tamamen doğal ve asla rahatsız etmeyen hafif bir kokusu var.
 
 
  • Daha önce bu yağları nemlendirici olarak kullanmamış olanlarınız için harika bir başlangıç, çünkü bir çok alternatife göre hızlı emiliyor, yoğun olmasına rağmen yağlı his bırakmıyor.
  • Sadece yüzünüze kullanacaksanız, gerçekten çok uzun süre kullanılabiliyor.
  • Organik olduğu ve katkı maddesi içermediği için çoluk çocuk ailecek kullanılabilecek bir yağ.
  • Saçlarımız dahil vücudumuzun hızla neme ihtiyaç duyan her bölgesinde kullanabiliyoruz.
  • Denemelerimden çıkardığım kadarı ile yatıştırıcı özelliği var.
  • Yoğun ve sarı renkli görünümü biraz korkutsa da gerçekten çok hafif.
O gün makyaj yapmaya niyetliyseniz, mat bir makyaj bazı öncesi kullandığınızda oldukça taze bir görünüm sağlıyor ama ben tertemiz cildime bu yağlardan uyguladıktan sonra verdiği hissi o kadar seviyorum ki, üzerine tek bir şey daha sürmek istemiyorum.
 

24 Nisan 2014 Perşembe

suyunuzun ph'ına bakıyor musunuz?

 
 
 
 
Alkali beslenme ile ilgili son yıllarda yazılan kitaplar ve medyanın da desteği ile epey fikir sahibi olduk. Hala bir fikriniz yoksa, bir başlangıç olarak bu linki incelemenizi, yazarın kitabını okumanızı tavsiye ederim. Tamamen alkali beslenmesem de, günlük diyetimde alkali besinlere mutlaka yer vermeye özen gösterenlerdenim. Sağlığıma pozitif katkısınınım gözle görülür etkisini cildimde gördüğümü, daha dikkatli olduğum zamanlarda enerjimin arttığını, güne çok daha iyi başladığımı gözlemledim. Alkali beslenme tarzını benimsemenin vücut sağlığımız ile birlikte ruh sağlığımıza da iyi geleceğini düşünenlerdenim.
 
Bu postta Alkali diyetin olmaz ise olmazı "su" var... Hayta kaynağımız su ile ilgili ne kadar fikir sahibiyiz?  Çok azımız musluk suyu tüketiyoruz. Şişe suyu endüstrisinin birer kölesi olduk ve ödeyerek aldığımız su ne derece sağlıklı pek bilmiyoruz. Bir çoğumuz gibi, belli başlı markaları tüketerek, arada bir de içindekiler kısmına bakarak su meselesini geçiştiriyorum fakat suyun içeriğinden, temizliğinden tutun, damacanaların BPA'sına kadar, büyük bir endişe de duyuyorum.  Endişeye devam edersem içinden çıkılmaz bir yazı olacağını bildiğimden, "Alkali" konusuna geri dönüyorum.
 
Siz hangi suyu tercih ediyorsanız edin (şebeke, arıtma, tanınan tanınmayan markalar...) suyunuz ile ilgili bilmeniz gereken önemli şeylerden biri de suyunuzun pH dengesi. Suyumuzun pH'ı 0-14 arası ölçülür ve 7 nötrdür. 0-7 arası asidik, 7 den sonrası da alkali olarak ifade edilir. İçtiğimiz suyun pH'ının 7'den fazla, yani alkali olması gerekir. Ben pH'ını bilmediğim bir su içiyorsam ya da içtiğim suyun pH'ını yükseltmek istiyorsam, yaklaşık 300 ml suya 3 damla damlatılması gereken ve gerçekten uzun süre dayanan, damlatması da oldukça kolay olan Alkalife'ı kullanıyorum. Alkalife damlattığınız suyun pH'ını yükseltiyor. Suyu içmeden karıştırmanızda ve damlayı direk derinize temas ettirmemenizde fayda var. Elbetteki içtiğim her suya eklemiyorum çünkü fazla kullanılan her şeyin yararından çok zararı olduğuna inanıyorum.
 
Neden başka bir marka değil derseniz, oturduğum çevrede kolay bulunması ile alakalı. Kolay ulaşılırlık, zaten kaytarmaya yatkın olduğum konularda beni bir parça daha bağlı kılıyor. Alakli beslenme tarzını benimsediyseniz ya da kararlıysanız çevrenizde daha kolay bulduğunuz diğer alternatifleri de değerlendirebilirsiniz.
 
Neden limonlu su değil derseniz, maalesef yoğun çalışan kadın için cebinde limon taşımak o kadar da kolay değil :))
 
Ve unutmayın... Alkali diyet size zayıflama vaat etmiyor, bir beslenme alışkanlığı ve her doğru beslenme alışkanlığı gibi, bedeninizin şekline de pozitif katkısı oluyor.
 

aydınlanmak isteyene; nuxe brightening program

 
 

Tek kelime ile özetle deseler; "hafif" diyebileceğim Nuxe Brightening program, benim gibi cildi lekeye yatkın kişiler için, önlem alma çalışmalarında iyi bir alternatif. Yumuşacık yüz temizleme köpüğü, losyon ve serumunu 6 aydan biraz uzun süre kullandım.

 
Kokusuz... Doğal kokusu dışında parfüm içeren ya da doğal kokusu yoğun olan bakım ürünlerini mucize vaat etmiyorlar ise tercih etmiyorum. (Köpük, losyon, serum) Parfüm içeren bir ürünün mucize olabileceğine ise asla inanmam.
 
Yumuşak... İlk dokunduğumda bu kadar hafif bir şey cildimi temizliyor olamaz diye düşünmedim değil ama gerçek şu ki epey iyi temizliyor.(Köpük)
 
Kurutmuyor... Gerginlik hissetmiyorsunuz.
Yumuşak kıvamlı bir krem temizleme köpüğü. Elinizde köpürtebilir ya da benim gibi bol köpük sever iseniz önce cildinize yayıp sonra köpürtmenin zevkine varabilirsiniz. (Köpük)
 
Aydınlatıyor... Kesinlikle aydınlatıyor. Cilt tonu eşitsizliklerini dengelediğine dair elimde kendimden bir veri yok fakat kullanım süresince cilt tonunda aydınlanma sağladığı bir gerçek. (Köpük, losyon, serum)
 
Lekelere iyi geliyor mu... Hali hazırda var olan koyulaşmış lekelerimi yok ettiğini söyleyemem. Fakat yeni oluşmaya başlamış lekeler üzerinde hiç fena değil. Yeni leke oluşumuna engel olma konusunda da epey etkili olduğunu düşünüyorum.
 
Ben her şeyin mümkün olduğunca doğalından yanayım ama günlük cilt temizliğimi profesyonel bir ürünle yapmak istiyorum diyenler için başlı başına Nuxe markası, üzerine bir de cildim lekeye yatkın diyenler için Nuxe Brightening Program serisi kesinlikle denemeye değer.
 
Not: Köpük ve losyon bana 6 ay kadar dayandı. Fakat serumda elimi sıkı tutmadım, 3 ayda bitti. Bakım bütçenizi hazırlarken yenileme sürelerini göz önünde bulundurmanızda fayda var.
 
 

21 Nisan 2014 Pazartesi

detox ile ilk randevu

 

Sızlanmayacağım bir post yazacağım için ben de mutluyum :) ama uyarayım, biraz uzun. Her şey yolunda gitti. Bir günlük bu detoxun amacı, sindirim sistemimi dinlendirmekti. Cuma günü siparişim 9:39'da geldi. Sıkıca kapatılmış, içinde içeceklerin ısınmasını engelleyecek malzemeler eşliğinde 6 şişe, muhteşem renkli detox içeceğini görünce, içmek için sabırsızlandım fakat cumartesi gününü beklemek zorundaydım. Cumartesi gününü neden tercih ettiğimi "Detox Zamanı! Hazırım..." başlıklı yazımda not etmiştim. Endişelerimde de haklıymışım zira cumartesi günü arkadaşlarım ve ailem lezzetli yemekler yerken, acıkmamış olmama rağmen hepsinden birer ısırık almak istedim. Hele adım başı hissedilen, paskalya çöreklerinin mis damla sakızı kokusu, beni benden almadı diyemem. En iyisi içeceklere geçeyim :) 

 


 
İçeceklerime saat 9'da, 1 numaralı şişe ile başladım;

İşte gerçek bir mutluluk çünkü yeşil rengi beni ürkütse de muhteşem bir lezzet ile karşılaştım. Salatalık kokusu evimizin minik (3) salatalık severini harekete geçirince, şişeyi elinden zor kaptım. Çok aç değildim, içtikten sonra iştahım kapandı. Kahve sever biri olarak, kahvesiz de güzel ayıldım.
 
 
Saat 11'de 2 numaralı şişeyi içtim;

Biraz meşguldüm, alel acele içtiğim için tadından pek bir şey anlamadım ama asla kötü değildi. Bana annemin ödem azaltıcı maydanoz çayını hatırlattı. Açlık hissetmedim.
 
Saat 13:00'te 3 numaralı şişeyi açtım;

1'in aynısıydı. Herkes midesini protein ile ben de su ile doldurdum. Su içtim. Baş ağrısı başladı. Arabada arka koltukta yarım saate yakın uyuya kaldım.
 
Saat 15:00 4 numaralı şişeyi içtim;

Havuçlu karışım tam zamanında beni kendime getirdi. Fakat yarım saat içinde (şekerimin aniden yükselip düşmesine bağlıyorum) müthiş bir baş ağrısı başladı. İki büyük bardak su içtim. Dayandım :)

Saat 17:00;

İçlerinden en az 5 numaralı içeceği sevdim. Rengi beni fena cezbetmişti ama oldum olası pancarla aram iyi değildir. Bu arada baş ağrım neredeyse yok oldu.
 
Saat 19:00;

Bir şeyi yanlış yaptığımın farkında yeni vardım. Son içeceğin bu kadar erken bitmesi beni biraz zorlayabilirdi. Üstelik hiç aç değildim, susamamıştım. Saat 20:30'u beklemeye karar verdim.
 
Ve muhteşem final;

Saat 20:30 ve 6 numara, hayatımın içeceği. En sevdiğim tatlar bir arada. Her akşam içerim, öyle çok sevdim. Şişenin yarısını içe içe bitirmedim. Bitmesin diye, kedi gibi yalana yalana, yudum yudum içtim :))
 
 
O gün ve o akşam:
  • Son içeceğin yatmadan iki saat önce bitmiş olması gerekiyordu. Dolayısı ile 3 saatte bir de içsem olurmuş dedim. İyi organize olmakta fayda var.
  • Şişelerin tamamını bitiremedim, fazla geldi. Bitirseydim de "ben" şeker komasına girebilirdim. Çok şekerli buldum, normal hayatımda hiç şeker tüketmiyorum diyemem ama bu kadar şekeri bir günde tüketmediğim bir gerçek
  • Tadları harika. Ben çok sevmesem de pancarlı olanı da sevecek çok kişi olduğuna eminim.
  • Çok sık tuvalete gittim ve ağız kuruluğu yaşadım.
  • Yine şekerden dolayı sürekli dişlerimi fırçalamak istedim.
  • Ne başında ne sonunda tartılmadım çünkü amacım kilo kaybetmek değil, sindirim sistemimi dinlendirmekti, bu işe takılmamaya çalıştım.
  • Enerjim öğlen saatlerinde azaldı fakat sonra toparladım.
  • Genel olarak bir dinginlik vardı.
Ertersi gün:
  • Gece kabus görmedim (çok şeker tükettiğimde görürüm)
  • Karın bölgemde hissettiğim şişkinlik kesinlikle azalmıştı.
  • Bir kaç gündür ödemden elime oturan yüzük yeniden tam oldu :)
  • Ruh halime yansıyan genel dinginlik devam etti.
  • Gözlerimde enteresan bir pırıltı vardı (bir alakası var mı inanın bilmiyorum :)))
  • Önceki gün tıka basa yemişim gibi enerjiktim.
  • Hafiflemiş hissettim.
  • Normal beslenme miktarından daha az miktar besin tükettim, yediklerim bile fazla geldi.
ve evet, kesinlikle en kısa zamanda üç günlük bir detox yapmak istiyorum. Başlarken çim suyuna bile razı olduğumdan, lezzeti açısından bu detox denemesi fevkalade geçti diyebilirim. Daha az şekerli tarifler ya da ürünler bulabileceğimi düşünmüyor değilim. (denediğim içeceklerde şeker katkısı yok, doğal tatları böyle)

Juico cleanse ile yaptığım bdetox'un amacı sindirim sistemini dinlendirmek ve vücudumuzun bu sayede toksinlerden arınmasını ve yeniden yapılanmaya odaklanmasını sağlamak.
 
Denemeye değer...
 
 

17 Nisan 2014 Perşembe

cikolata severlere; butterfly

 
 
Harika bir hediye, harika bir arkadaş, harika bir kaçamak... Çikolata ile arası iyi olanlardansanız, bilinen meşhur markalar ile pek eş değer olmayan ev yapımı çikolataları da en azından duymuş olmalısınız. Bunlardan biri; Butterfly Chocolate. Hem yemeğe doyamayacağınız çeşit çeşit tadı ki bu her zaman iyi bir fikir olmayabilir :),  hem katkısız olması, hem de özel bir hediye olması ile beni tavlamış durumda.
 
 
 
Butterfly Chocolate markasının kurucuları Leyla Akçağlılar (2008) ve Ebru İpekçi yaptıkları çeşitli iş birliklerinin ardından 2005 yılında el yapımı çikolata üretimine başlamışlar. Ürünleri için Callebaut Kuvertur  (Kakao yoğunlukları hakkında bilgi almak için like tıklayın) tercih etmişler.
 
Hediye arayışından sıkılan ya da kararsız biri iseniz, web sitelerinin hediye alışverişi kısmında bir çok özel gün için hazırlanmış setlerden bulabilirsiniz. Butterfly'ın pastaları, pasta harçları, kurabiyeleri ve kurabiye harçları da var. Web sitelerinden online satın alabiliyor, menülerinden çeşitli tadlarını ve "oturur kahvemi yudumlar, kurabiyemi yerim" diyorsanız öncesinde fiyatlarını dahi görebiliyorsunuz.






 
Butterfly Chocolate tıpkı bir moda markası gibi, mevsimlik ve özel günlere dair koleksiyonlar hazırlıyorlar. Takipçisi olmakta fayda var!

Çikolatalarını ilk kez deneyecekler ya da hediye almak isteyenler için benim tavsiyem, sunumu da  başarılı olan; Discovery Collection - Keşif Serisi. Bu seride birden fazla deneyimleyebilirsiniz.
 
 

16 Nisan 2014 Çarşamba

detox zamanı... hazırım


 
Yaz geldi, çimlere seriliyor, tatil planları yapıyoruz. Dinlenmek arınmak istiyoruz ama çoğumuz o hataya düşüyor, tatillerde bile sindirim sistemimizi dinlendiremiyoruz. Sisteme sürekli yeni bir şey yükleyip, arınmasına, yeniden yapılanmasına fırsat vermiyoruz. Eminim her bedenin detoxa daha çok ihtiyaç duyduğu ya da daha hızlı cevap verdiği zamanlar vardır ama benim gibi mevsim değişimlerinden çok etkilenenlerin, öncesinde detox uygulamasında fayda olacağına inanıyorum. İnanıyorum ama o kadar... Bugüne dek detox yapmayı hep ertelemiştim. Karar verdim, deniyorum! 
 
 
 
Daha önce dietisyen kontrolünde diet yapmış, beslenmesine özen göstermeyi de denemiş ve çoğu zaman faydasız besinlerden kaçmayı başarmış biri olarak, bir kaç günlük beslenme değişikliklerinin beni negatif etkilemeyeceğini düşünüyorum. Tüm gün sadece sıvı ve posasız beslenme fikri bana çok uzak değil ama arkadaşlarımdan aldığım negatif feedbackler beni ürkütmüyor değil.

 
 
Fotoğraf www.juico.com.tr 'den alınmıştır.
Detox yapma fikrine sıcak bakmaya başlar başlamaz, ertelemeden Juico marka detox içeceklerinden sipariş verip, 1 günlük bir deneme yapmak için kolları sıvadım.









 
 
Nasıl sipariş verdim?

Juico'dan detox içeceği sipariş vermek oldukça kolay. Özellikle acemiler için, akla gelebilecek soruların  yanıtlandığı sade bir site dizayn etmişler. Yine de o gün tarayıcınız ile ilgili falan bir sorun yaşarsanız, benim gibi mail attığınızda size hızla yanıt veriyorlar.

 
 
Nasıl ödedim?

Kredi kartım ile ödedim. Bir de havale seçeneği var. Ürün fiyatına ek olarak ayrıca bir kargo ücreti almıyorlar ama gidip siz alırsanız 5 Tl eksik ödeme yapıyorsunuz.
 
Hangi Cleanser'ı satın aldım?

Ben 1 günlük, altı (6) adetten oluşan Urban'ı satın aldım. İhtiyacınıza göre, tek tek satın alabileceğiniz ya da farklı alternatifleri bir arada sunan seçenekleri incelemelisiniz.

İlk deneyim için ne tavsiye ettiler?

Kişisel olarak bana önerdikleri bir detox süresi yok. Sitelerinde , bir (1) , üç (3 )ya da kronik hastalıklara olanlara önerdikleri on (10) günlük ideal detox süreleri verilmiş.

Kaç günlük sipariş verdim?

İlk deneyimim olduğu için bir günlük olanı tercih edeceğim. Aslında pek bir kaç günlük sipariş verme şansım da yok. Sipariş haftanın iki günü veriliyor ve içecekler max 3 gün dayanıyor.

Nasıl teslim edilecek:
 
Ofis ve ev seçeneklerinden ben evi tercih ettim. Bulunduğum lokasyona sabah 07:00-10:00 arası teslim ediliyor. Evde teslim alacak birinin olması şart, öyle kapıya bırakılıp gidilecek bir şey değil. Lokasyon teslim günü/saati konusunda panik yapmayın, bir takvim aracılığı ile kolayca seçim yapılıyor.

Ne zaman yapacağım?

Cuma günü çalışma tempom genelde yoğun ve düzensiz olduğundan, daha avantajlı olan, asla plansız hareket edemediğim cumartesi gününü tercih edeceğim.  Cumartesi gününün dezavantajı ise, o gün hafta ortalamasına göre kötü besleniyor olmam ve kaçamak yapma konusundaki endişem.

Nasıl teslim edilecek?

Juice'in içekecekleri evinize, ofisinize geliyor sizi çok yormuyor ama isterseniz adreslerinden de satın alabiliyorsunuz.

Nasıl hazırlanıyorum?

Detox sonrası normal beslenmeye aniden dönmemi tavsiye ettiler. Öncesi için de hafif beslenmenin faydası olacağından akşam atıştırmasını seven biriyim ama detox günü zorlanmamak için beş (5) gün boyunca kesiyorum. Gün içinde tükettiğim kahveleri beyaz çay (sevdiğim için) ile değiştirmeye çalışıyorum. Öğünlerimi hafifletmeye, sebze ve meyveden zenginleştirmeye özen gösteriyorum.  Fakat iki parça çikolata yediğimi itiraf etmeliyim. Juico sipariş sonrası attığı mailde, bol su içmemi öneriyor. Sütten nasıl uzak duracağım hakkında ise endişe doluyum.


Oldukça heyecanlyım. Bir sonraki postta siparişin gelişinden, detoxun etkilerine yaşadıklarımı yazacağım. Bakalım detox macerasında beni neler bekliyor?

8 Nisan 2014 Salı

kalıcılık vaadi; sephora rouge infusion

 

SEPHORA ROUGE INFUSION

 Şehirli çalışan kadın, kimilerine göre hep bakımlı ve güzel olmak zorunda, kimimiz ise doğal olmanın bir nimet olduğuna inanarak yaşıyoruz.  Doğallıktan yana olsam da, ara sıra yapılan hafif makyajın ve getirisi iltifatların bana moral vermediğini söyleyemem. Makyaj üstadı arkadaşlarımın önünde saygıyla eğildim ve acayip yoğun geçecek bir günde dudaklarım da bakımlı, güzel ve doğal görünsün diyen benzerlerim için Sephora'nın 20 gönüllü üzerinde yapılmış bilimsel testlerine göre, 10 saat kalıcı likit rujunu (dudak mürekkebi) denedim. Ruju bir ay boyunca neredeyse her gün kullandım. Çalışırken iddialı renkler kullanmayı sevmediğimden, "Tangerine Ink 08" olanını satın aldım. Önce deneyimlerimi aktarayım;


  •         Kıvamına bayıldım! Katı kıvamlı rujlar ve bugüne dek kullandığım diğer likit rujlardan kesinlikle daha iyiydi.


  •         Kapatıcılığı yüksek! Aynı tonda biraz daha koyu bir renk isterseniz, kısa bir süre kurumasını bekleyip, bir kat daha sürün derim.


  •         Rujumu sabitlemek için her zaman dudak kalemi ile kullanırdım, böyle bir ihtiyaç hissettirmedi.


  •         Tamamen kuruduktan sonra görüntüsü yarı parlak, saat ilerledikçe matlaşıyor.


  •         Dudakta saatlerce kaldıktan sonra, makyaj temizleyiciler ile bile zor çıkıyor, su ile tamamen temizlenmiyor fakat sıvı tüketirken dikkat, açıkçası rujun küçük bir kısmı midemde.


  •         Kokulu güzellik ürünlerini pek sevmem. Tatlı fakat hafif bir kokusu var rahatsız etmiyor.


  •        Sabah evden çıkmadan kocasını, çocuğunu öpmeye bayılanlarımıza müjde! Evet, yanakta iz bırakmıyor.


  •        Çubuk şeklinde, başı sonu yuvarlak yapılı olduğu için her zaman yatay duruyor. Cepte kolay taşınıyor. Kapağı oldukça sıkı, dökülecek diye endişe duymuyorum.


  •         Zorda kalınca yanaklarıma da denedim, alışkanlık haline getirmeye meyilliyseniz hiç denemeyin ama benden söylemesi hiç fena olmuyor.


  •         Ruju üç kat sürmek istemezseniz ve o gün fondöten vb kullanacaksanız, dudağınıza parmak ucunuz ile az miktar uyguladığınızda ruj ilk sürüşünüzde bir parça daha koyu renk veriyor.



Seprhora bir video ile rujun uygulamasını gösteren bir video yayınlamış, profesyonel ışıkta çekilmiş bu linke göz atabilir ya da gün ışığında çektiğim fotoğraflara göz atabilirsiniz.  Altına gerçeği yansıtmayacak başka hiç bir ürün kullanmadığım, gün ışığı ve gerçeği yansıtan amatör fotoğraflar tercih ettim,  kalıcığa konsantre oldum, e hali ile hoişunuza gitmesini bekliyorum.


 
Ohhhh noooo bugün Pazartesi! Sabah toplantısına girmeden hemen önce saat 10:00'da gün ışığındaki ilk fotoğraf; 
 





Saat 11:30, toplantıya bir mola verdik. Elimdeki iki çizgiden birini parmağımla hafifçe sildim, gün ışığına çıktım.  
 
 

 
 

Saat 14:00! Köfteli nar ekşili salata, bir bardak süt, bir Türk kahvesi midemde. Su içerken huzursuzum eve, ve evet bardağın kenarında iz bırakmıyor dersem yalan olur Renk kesinlikle korundu. Elime sürdüklerim çok daha çabuk uçtu, referans olamayacağını görmüş oldum.

Saat 16:00 yolu yarıladık. Rujun parlaklığı neredeyse kayboldu. Kuruluk hissi artmaya başladı, görüntüye de yansıdı. Küçük kabuklanmalar söz konusu. Fakat hala renkliliğini koruyor.  Aslında bu bile harika. Elimdeki iz yok olmak üzere tekrar tekrar paylaşmıyorum. Saat 19:00'da 10 saati dolurmuş oluyorum. Bugün her gün tükettiğimden çok daha az sıvı tükettiğimi itiraf etmeliyim.

Saat 18:00! Akşam güneşini yakaladım. Renkler canlanmış, dolayısı ile fotoğraf ta daha aydınlık. Bu arada bir simit yedim, epey su içtim, sanırım kuruluk bu sayede azaldı. Ama son bir saat ve şu ana kadar ki performans gerçekten harika.  Bir sonraki fotoğraf trafik durumuna bağlı olarak yolda ya da parkın parlak ışıklarından.

 
Ben de inanamıyorum ama Sephora Infusion Rouge ile 10 saati geride bıraktık. Saat 20:00! Ofisten çıkıp bir de alışveriş yaptım. Size bu fotoğrafı yapay ışık desteği ile çektim. Sonuç karşınızda!


Kısaca özellikle aynaya pek de bakamayacağımız yoğun günler için kullanışlı bir ürün. Sinirden dudaklarınızı yiyecek kadar stresli bir işiniz varsa, sadece bu ürünü değil hiç bir ruju tavsiye etmem :)) En kısa zamanda daha koyu renklerini de denemeyi düşünüyorum. Sıradan bir tüketicinin kalıcı ruj macerasını dinlediniz.