16 Haziran 2014 Pazartesi

napolili rossopomodoro


 
 
Rossopomodoro açıldığı günden beri bağımlısı olduğum mekanlardan birisi. Burada yazmasam eksik olacaktı. Göztepe'de, Göztepe Parkı'na manzaralı bir İtalyan restaurantı burası. Napoli menşeyli restaurantlar zincirinin İstanbul'daki ilk şubesi olan mekan için yapılan yorumlara baktığımda, buranın daha çok bir pizzacı olarak kanıksandığını gördüm. Peki ben de oradan başlayayım, evet pizzalarına bayılıyorum itiraf edeyim, biri ile paylaşmaya da kıyamıyorum :)  Anadolu yakasında tercih ettiğim iki pizzacıdan biri burası. Biraz dolgun hamur tercih ettiğimde Olivia's ama incecik bir pizza yemek istediysem soluğu burada alıyorum. İnce hamuru sayesinde tek başıma bitirebildiğim ilk pizza, Rossopomodoro pizzası oldu.

Pizzaları domates soslu ve sossuz seçenekler ile sunuyorlar. Benim iki favorimden biri dört peynirli olan; Teanese, bir klasik. Diğer ise patlıcanlı ve kabaklı olan; Verduretta.  Balzamik ile deneyin (abartmadan).
 
Çok aç olmadığım, şöyle bir geçiştirme ihtiyacı hissediyorsam tek tercihim Marinella, bol domates ile hazırlanan bu deniz mahsülleri çorbasının tadına bayılıyorum. Çok aç değil iseniz öncesinde gelen mozarella peyniri ile izyadesi ile doyacaksınız. Risottoları ve atıştırma tabaklarını tatmin edici bulduğumu söyleyemem ama başlangıç olarak Carpaccio'sunu mutlaka denemelisiniz, benim ilk üçümde bir numara. Hafif tatlı sevenlere tavsiyem  Panna Cotta'sı.
 
Şarap severler için, zengin seçenekleri var. Atıştırmak için de misafir aırlamak için de uygun bir yer olmasına şaşırmakla birlikte, Anadolu yakasının genel tavrını yanısıttığını düşünüyorum.

9 Haziran 2014 Pazartesi

olivia's pizza'yı denemelisiniz...

http://olivi.as/ 'altıntıdır.

Bir çokları için en azından öğrencilik hayatının vazgeçilmezi pizza, hayatımda neredeyse sadece uzun süren set günleri esnasında oldu. Tost, pizza vb yiyecekler cenneti setler ve kulisler, hayatımın en sağlıksız yıllarının olduğu gibi, pizzadan nefret etmemin de sebebi idi.

Her ne ise, artık etmiyorum çünkü Anadolu yakası her nevi pizzanın iyisine ev sahipliği yapıyor artık. Sayabileceğim 4 mekanın da kendine göre güzel özellikleri olmakla birlikte, küçük ama çok tatlı bir yer olan Olivia's Pizza benim bir numaramda. Avrupa yakasında yaşıyorsunuz diye üzülmeyin çünkü Levent'te de var. Bu linkte adres ve diğer tüm bilgiler mevcut.

İnce, çtır hamurlu ve lezzetli bu pizzaların arasından enim Olivia's favorilerim "meatlovers", "ischia", ve "margharita". Üçünü de patlıcan, roka ve enginar ekleri ile deneyebilirsiniz (daha pek çok ek seçeneği mevcut).


Pizza sevin sevmeyin, Olivia's Pizza'yı mutlaka deneyin derim.

6 Haziran 2014 Cuma

kahve kokusu






Şehrin sabahı kahve kokusundan belli olur... Kahve keyfi yapmayı sevdiğim yerleri falan bir kenara bırakacağım çünkü bu yazıyı ofisteki ve evdeki kahve keyfime ayırdım.

Çözünebilir, hazır kahvelerden hoşlanmıyorum, filtre kahve her zaman ilk tercihim diyorsanız, bir de bunu deneyin derim: Starbucks Via Ready Brew Instant Coffee. Starbucks'tan aldığımız kahveleri aratmıyor, böylece ofiste (kahve makinesine rağmen) kahve almaya bu sefer kim gidecek tartışması yaşamıyorsunuz.





 
Starbucks'ın, "Italian Roast", "Colombia" ve "Veranda Blend" isimleri ile sunduğu bu paketler, 12 tek içimlik kahveden oluşuyor. Kahvenizi sıcak sevenlerdenseniz (ya da cimrilik etmek isterseniz :) kahveyi ikiye bölerek te kullanabilir, böylece 24 bardaklık keyif te yaşayabilirsiniz zira dev gibi bir bardağınız yok ise bir parça da ağır oluyor.  "Veranda Blend" de fena diyemem ama içlerinden benim favorim"Colombia" oldu. Bu tamamen damak zevki o yüzden farklı zamanlarda üçünü de denemenizi tavsiye ederim.

Tek dezavantajı ise, her biri 2,3 gr'dan oluşan 12 adet, toplam 27,6 gr lık kahveye yaklaşık 19.75 lira ödüyor olmanız. Neredeyse kilo ile aldığımız çekirdek kahvelerden biraz farklı haliyle.

Kokusu burnumda şimdi... İyi içimler.  

yaza kışa minnetonka

 
Minnetonka'larım ile aşk yaşıyorum. Her ikisini de yurt dışından aldım fakat burada da bulmak mümkün. Deriden'in internet mağazasında sınırlı çeşit bulabildim. Üstelik şu anda indirimde.
 
 
Genel olarak basic modelleri sevdiğim için tercihlerimden birisi "Minnetonka Concho / Feathers Ide Zip" oldu diğeri ise neredeyse ayağımdan çıkarmadığım, "her şeyin altına olur, giy çık" kategorisindeki; "Minnetonka Women's Kilty Moccasin". En çok kullandığım ayakkabı rengi olduğu için her ikisini de kahve tonlarından tercih ettim ama Minnetonka'nın web sitesinde girdiğinizde renk ve desen bakımından zengin bir katolog ile karşılaşacaksınız. Hepinize gör bir Minnetonka olduğunu düşünüyorum. Çok rahat ve yumuşacıklar.
Sadece sizin için değil, yeni doğanlar dahil, çocuklar için harika bir koleksiyona sahip. Doktorumuzun yenidoğan tavsiyelerine dönüp baktığımda, o zaman fark etmemiş olmama üzülüyorum. Baksanıza şunlara;
 

 

4 Haziran 2014 Çarşamba

ergo baby carrier ile hayatınızı kolaylaştırın


 
 
 
 
 
Bebek sahibi olunca anne olmanın ve değişen hayatımızın getirdiği duygusal çözümlerin yanında pratik çözümler bulmamız gereken bir çok fiziksel sorun ile de karşı karşıya kalıyoruz. Bakıcınız erken çıkmak zorunda kalır bebeğinizi uyutur şöyle bir evi toparlar,  bir şeyler atıştırmak için dolaba gider ama yiyecek bir şey bulamazsınız mesela. Malzemeleri çıkarır hızla bir sandviç hazırlamak istersiniz, içeriden ağlama sesi gelir. Gidersiniz kucağınıza alırsınız, uyuturunuz, sımsıkı sarılır bırakmaz, bırakamazsınız. Açlıktan başınız döner, sonra o  gelir aklınıza gelir, takarsınız omzunuza, çocuğunuz kucağınızda yemeğinizi yaparsınız da yersiniz de.  
 
Bunun gibi onlarca şey gelir bir günde başınıza. Planlı olamazsınız artık çünkü her türlü plana karşı çıkan bir değişken vardır.
 
Hayatın plansız tarafında işler gerçekten zordur. Buyurun size iki buçuk yıldır denediğim, plansız hayatımın en büyük yardımcısını tanıştırıyorum; Ergo Baby Carrier. Ben resimde gördüğünüz organik ve siyah renkli olanını kullandım. (Aklım lacivertte kaldı o ayrı)
 
  • Omuz ve sırt ağrısı çeken biri olarak dahi hiç ağrı, sızı yaşamadım.
  • Yumuşacık, bebeğinize değen sert bir aksamı olmadığı için huzur içinde taşıyorsunuz.
  • Çocuğunuzu dört farklı şekilde oturtabildiğiniz versiyonları var, ben sadece bana sarılabileceği 2 şekilde kullandım.
  • 3 yaşına kadar rahatça kullandım, bu yazı da çıkarır gibiyiz (minyon etkisi :).
  • Siyah olanını tercih ettim ama aklım hep lacivertinde kaldı.
  • Bebek & çocuk içinde asla kambur durmuyor, sıkışmıyor, yumuşakça size sarılıyor.
  • Uykusu gelince mis anne kokusu ile kolayca uykuya geçiyor.
  • Belinizi saran kemeri oldukça güvenli.
  • Sizi de onu da terletmiyor, nefes aldıran bir kumaşa sahip, iyine de yaz için açık renk tercih etmekte fayda var.
  • Yüzü size dönükken sürekli ilgilenecek bir şey bulduğundan bir çok kişinin düşündüğü gibi sıkılmıyor, daha az uyaran ile muhattap oluyor, yorgun düşmüyor.
  • Açık havada emzirme kolaylığı sağlıyor (küçük bebekler için)
  • Yürüyüş yaparken, yemek yerken, yemek hazırlarken, sohbet ederken, kitap okurken, iki eliniz boşta yapabileceğiniz her aktiviteyi, çocuğunuz kucağınızda oldukça rahat hareket ederek yapabiliyorsunuz.
Ben Ergo'yu tercih ettim ama Ergo benzeri bir başka marka olan Boba'nın da incelenmesinde fayda olduğunu düşünüyorum.

3 Haziran 2014 Salı

josie maran... argan yağı mı dediniz?

NY  seyahatim öncesi, makyaj ve bakım trendlerini yakından takip eden bir arkadaşım tavsiye etmişti. Argan yağı deyince dudak büküp listenin son sıralarına attım. Büyük boylarına bunlar çok pahalı ben küçük olanlardan alayım, nasılsa sadece deneyeceğim dediğim için çok üzgünüm. Haksızlık etmişim. 

Argan yağı çeşitleri Türkiye pazarına öyle hızla, öyle çeşitle ve öyle böyle olmayan bir reklam algısı ile girdi ki, çocukluktan gelen reklamı çok yapılan ürünü reddetme alışkanlığım devreye girdi. Kayısım, Bademim dururken Argan'ın benim için bir önceliği olamazdı. 

Kutusunu açmadan günlerce bekledim, tam bir arkadaşıma hediye edeyim derken, evde benim dışımda ihtiyacı olanlar için de bir bakım yağı kalmadıgını fark edince, hemen ikramda bulundum. Dermatit'e iyi gelen bir yağın yerine kullandık önce fakat sonuç korkunç oldu. İşe yaramadığı gibi çoğalttı. Dokusuna bakınca oldukça kuvvetli ve doygun bir yağ olduğunu fark ettim. O halde deneme sırası bana gelmemişti.
 







Josie Maran %100 saf argan yağını kirpiklerim, kaşlarım, dudaklarım, tırnak etlerim için kullandım, harika sonuçlar verdi;
 
  • Çok kısa ve hacımız kirpiklerim bir parça dolgunlaştı. Maalesef yine bir Türkan Şoray değilim ama kendi çapımda gelişim kaydettim.
  • Kaşlarım ile ilgili belirgin bir sorunum yoktu ama parlak ve bakımlı durmasını sağladı. 
  • Uzun süren bir yoğunluk sonrası kuruluktan bitap düşmüş, çatlamış dudaklarımı çok değil 2 günde iyileştirdi, güzelleştirdi. Neme doyurdu.
  • Gece yatmadan önce tırnak etlerime sürdüğümde sabah kusurları silinmiş oluyor desem yeridir.

Yani kısaca çok pişmanım, bir daha bana tavsiye edilen ve Türkiye'de satılmayan hiç bir ürünün küçük boyunu satın almayacağım. Gittiği ülkeden alan bana da getirsin. 

2 Haziran 2014 Pazartesi

mutlaka ziyaret etmelisiniz: misk nail spa

 
fotoğraf : www.misknailspa.com

Tırnak bakımında bana göre Anadolu yakasının en iyi mekanlarından biri Misk Nail Spa. Mekan diyorum çünkü burası sadece bir bakım merkezi değil, nefes aldıran, endişelendirmeyen, içeceğinizi yudumlarken, koltuğunuza güvenle oturduğunuz bir yer. El ayak bakımında çok titizler. Huzur veren, harika bir dekorasyona sahipler. Kullandıkları ürünler hijyenik, oldukça kaliteli, harika kokuyorlar ve çok iyi geliyorlar. Spa bakımının hakkını veriyorlar. Yeni getirdikleri her şeyi denemek istiyorsunuz.
 
Misk Nail Spa'nın sahibi Ceren donanımlı, harika biri. Mesleğini bırakarak, büyük bir konsantrasyon ile girmiş bu işe, mutlaka tanışmalısınız. Konuya her daim hakim, trendleri ve dünya markalarını çok iyi takip ediyor. Getirdiği her yeniliği denemek için can atmanız olası. 2014 bahar-yaz serisinde Erguvan, Yeşil Elma, Pomelo bakımları eklemiş.
 
Bekarlığa veda partisi yapmak, kız kıza kaynatmak, arkadaşınıza bir sürpriz yapmak için harika bir yer. Sezonluk değişen bakımları var. Kaş tasarımında da oldukça iyiler. Personeli de Ceren gibi cana yakın ve oldukça deneyimliler. Hiç bir şey iptidai şartlarda yapılmıyor. Uyguladıkları ojeler soyulmuyor, dökülmüyor, ürün takibini de çok iyi yapıyorlar ve bayatlamış ürünler ile muhattap olmuyorsunuz. Her bakımın bir süresi var, asla baştan savma bir işle karşılaşmıyorsunuz.
 
Neredeyse açıldığından bu yana ziyaret etmekten büyük keyif aldığım Misk Nail Spa'yı sizinle de paylaşmasam olmazdı. El ayak bakımımı illa bir başkasına yaptıracağım diyorsanız, kimi uzun kimi kısa süre denediğim bir çok yerin arasında gitmenizi tavsiye edebileceğim tek yer. Tavsiyem randevunuzu mutlaka önceden alın aksi takdirde yer bulmanız biraz zor olabilir.
 


 

tırnak bakımını kendin yap!



Ne gerek var, vakit kaybı, kuaförde ya da bakım salonunda geçirdiğim vakitten acayip keyif alıyorum diyorsunuz tabii. İnanın ben de. Hayatımın buraya kadarki kısmını üç farklı şehirde geçirdim. Her birinde, tırnaklarım için en lüksünden en uyduruğuna bir çok bakım salonunda çeşitli bakımlar denedim. Çok memnun kaldığım gerçek anlamda tek bir yer oldu. Bir sonraki yazımda onu da paylaşıyor olacağım ama ben bir süredir tırnak bakımımı evde yapmaya başladım. Hatta bir önceki postta da hoşuma giden ve bu işi pratikleştiren bir üründen de bahsetmiştim. Evde bakıma başladığımdan beri ellerimden ve tırnaklarımdan pek bir memnun olduğumu düşünerek sizinle de paylaşmaya karar verdim!
 
 
Her şeyin başı sağlık... Tırnaklarınız güç kazansın, kırılmasın, soyulmasın istiyorsanız yapmanız gereken ilk şey beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmek. Kuru yemiş sever bir insan olarak tüketmekten zevk alıyorum ama zevk almasanız da badem, ceviz, fındık, kabak çekirdeği, ay çiçeği, çekirdeği gibi kuruyemişleri hayatınıza sokar ve az miktarlarda düzenli tüketirseniz, cildinizde, saç ve tırnaklarınızdaki farklılığı çok geçmeden hissedersiniz. Biotin hapları da bir harika dostum. Psikolojik olarak şehir efsanelerine yenik düşmek istemiyorsanız, Solgar'ın 1000 mg ile başlayabilirsiniz.
 
Belki de tırnak canavarısınız... Tırnak yeme alışkanlığı çocuk yaşlarda başlayıp bir ömür size eşlik etmiş olabilir, tırnak yemekten kurtulup sadece tırnak etlerinizi koparıyor da olabilirsiniz ve evet biliyorum tüm o acı ojeleri denediniz, işe yaramıyor. O zaman benden size bir tavsiye, el ve tırnak bakımı sürelerinizi kısaltın. Örneğin iki haftada bir manikür yerine haftada bir manikür ve hafta içi iki günde bir ya da günlük olarak tırnak bakımı yapın. Tırnak etlerinizi sürekli nemli tuttuğunuzda, koparacak bir şey bulamayacak, zaten fıstık gibi görünen ellerinize kıyamayacaksınız. Denenmiştir, etkilidir.
 
Peelinglere dünya kadar para harcayıp evinizin bir köşesine atıyorsunuz... O rengarek, mis kokulu peelingler yok mu, beni de benden alıyor. Fakat vazgeçtim, almıyorum artık çünkü bana göre hiç bir vücut peelingi yüzlerce kez kullanacağınız ipek bir keseden daha iyi arındıramaz. Üstelik artık çeşitli boylarda keseler var, elleriniz için kullanabilirsiniz.  Minik boy bir keseyi parmağınıza geçirip fazla bastırmadan tırnak etlerinize peeling yapmanızı tavsiye ederim. Öncesinde ellerinizi kısa bir süre ılık suda bekletmenizde fayda var. Anahtar kelime, "narince". Kökünü kazımayın, hafifçe masaj yapın. Bu keseleri ellerinizin tamamı için kullanmayın, tahriş edebilir. Ellerin tamamı için kaya tuzunu tercih edin, bir çay kaşığı öğütülmüş kaya tuzuna iki çay kaşığı istediğiniz bir soğuk sıkım yağ koyun, karıştırıp avucunuza alın, ellerinizi sabunlar gibi peelinginizi yapıp yıkayın, sonuca gerçekten inanamayacaksınız.
 
 
Nemlendirme.... Varsa yoksa nem. "Bol su için" adımını çoktan geçmişizdir diye düşünüyorum. Nemlendirme için her zaman ilk tercihim çeşitli yağlar. Benim ellerim ve tırnaklarıma Argan, Kayısı ve Badem yağları çok iyi geliyor. Günlük bakımınıza ekleyin.
 
 
Ya sonra... Tırnak etlerinize peeling yaptınız, tırnak etlerinizi geri ittiniz ve süper nemlendirdiniz ama hala iyi görünmüyorlar.  Bu aşamada alışkanlıklarından vazgeçemeyenler için size bir tavsiyem el becerilerinizi geliştirmeniz. Bir pens, törpü ve tırnak eti makasınızı her zaman yanınıza bulundurmanızda fayda var ama siz de benim gibi elbette bulundurmayacaksınız. Olsun haftanın bir günü küçük bir operasyon ile fazlalıkları alabilirsiniz.
 
Süper beslendim , bol su içtim ama tırnaklarım hala kırılıyor.... diyenlere, Mavala'nın Nailactan'ını önerebilirim. Kullandığım en iyi tırnak ürünlerinden biri. Masaj yaparak uygulamanız gerçekten fark yaratıyor. Kullandığım dönemde tırnaklarıma esneklik kazandırdı.
 
Tüm bu sürece dört hafta katlandığınızda, siz de maniküre ihtiyacınız olmadığını düşüneceksiniz ama mis kokulu, hijyenik tırnak spalarında arada bir kaçamak yapmaktan zarar gelmeyeceğini düşünüyorum.